30 Ocak 2009 Cuma

Evrimsel Ahlak 1

Birey için, (bkz: dipnot) iki tür topluluk vardır. Tanıdıklar ve yabancılar. Tanıdıkları öldürmek avantajlı değildir. Çünkü tanıdıklar birbirlerine yardım için vardır. (Gün gelir yardım eder) Bu yardımı sadece boğulmaktan kurtarmak diye algılamamak gerek. Yiyecek aramak, toprağı korumak, eş bulmak, bunların tümü tanıdıkların işbirliği ile yapılır.

İlk insanın toplumsallaşmayı öğrenerek, bir arada hareket ederek ne büyük vahşetlere yol açtığını; diğer maymun sürülerine saldırarak korkunç bir terör estirdiğini; henüz hiçbir alet kullanamazken dahi en yırtıcı hayvan olduğunu anlatan teoriler var, duymuşsunuzdur. İşbirliği evrimsel olarak faydalıdır ama bunu yapabilmek için görece gelişmiş beyinler gerekir.

Yabancı "insan"ları öldürmek de kötüdür. Çünkü muhtemelen onlar da bir sosyal topluluktur ve direnç göstereceklerdir. Düşman ancak tek ise öldürülebilir. Dahası, bu müthiş bir enerji isteyecektir ve son derece risklidir. Eğer mesele hayati bir mesele değilse, bu çabaya girmek basitçe gereksizdir. Bu hesapların kısmen kodlarımıza genetik olarak işlendiğine (atalarımızdan miras aldığımız reptilian beynimizde) ve kısmen de limbik beynimizde hesaplandığını düşünüyorum. (Tanıdığını öldürenlerin gözümüze daha "vahşi" göründüğünü hatırlayalım; dostlar öldürülmezler.)

Bu açıdan, kötülüğü (toplumun bütününe kötü olacak davranışı) ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bireysel çıkar hesabında pozitif çıkan davranış, ne olursa olsun yapılır. Bunun önüne birtakım "ulvi" gerekçeler koyarak geçemezsiniz. Nedenlerle oynayarak, yapılanın ne kadar ahlakdışı olduğu anlatılarak kötülüğün önüne geçilemez. Sadece ceza ve ödül sistemi ile, kişisel çıkarları değiştirerek sonuç değiştirilebilir.

Ceza ve ödül ile de, kötülük tamamen ortadan kaldırılamaz. Sadece toplumun denge noktaları bir miktar kayabilir. Ama marjinal durumlarda insanlar gene adam öldürecek, tecavüz edecek, hırsızlık yapacaktır. Bu çaba gereksiz, ve bence yanlıştır. (Yanlış olan hukuk sistemini vs. ortadan kaldırmak değil; kimsenin ahlaksız olmadığı bir toplum hayal etmektir) Alt komşu sesini çıkarmıyorsa, müziğin sesini açmakta çok azımız tereddüt ederiz. Ama alt katta iri yarı, ve her tıkırtıda yukarı gelen biri oturuyorsa, kulaklığımızı takar, öyle dinleriz müziğimizi. Komşuyu rahatsız etmek istediği kadar etik anlamda "kötü" olsun; sonuçlar bizim hareketimizi tayin eder; sebepler ve gerekçeler değil.

Bu yüzden etik için bugüne kadar söylenmiş olan her kelimeye katıla katıla gülüyorum; bu zırvalığı topyekün kaldrılıp atılması gerektiğini düşünüyorum. Bu iş, bu referansta düşünülemez. Kötülük hoş değildir, önüne geçilmelidir. Ama kötülüğün ne olduğunu anlayamamış birtakım felsefecilerin, birtakım kutsal kitapların söyledikleri üzerine inşa edilmiş bir hukuk yapısı paramparça olmaya mahkumdur. Yanlışın üzerine doğru inşa edilemez.

Bu görüş, ahlak tartışmasından çıkıp tüm hayat görüşünü içine alacak kadar derin bir görüştür. Yaşamak için hayatı anlamamız gerekmiyor, hatta anlamamalıyız da. Anlamaya başladığımızda ortaya çıkan gerçekler çok ürkütücü. Hiçbir adaletin bulunmadığını acı içinde farkediyoruz. Aslında olan bitenin basit bir numbers game olduğunu, aslında değer verilecek pek birşey olmadığını, istatistiği oluşturan küçük bir puzzle parçası olduğumuzu... Esas oyun bambaşka bir düzeyde oynanıyor. Dünya savaşında bir askerin botunun altında ezilen bir beceğin neler olup bittiğini anlayamaması gibi, biz de aslında hiçbirşeyi anlamıyoruz. Bu sebeple de bu tip konularda ahkam kesmeyi bırakmalıyız.

"Time quotes" diye bir aratın google'da; binlerce laf söylenmiş bunun adına. Ama zaman hakkında edilmiş tek bir doğru laf vardır insanlık tarihinde: "Zaman, saatime baktığımda gördüğüm şeydir." Bu kadar. Herşeyi anlamlandırmaya, derinleştirmeye, kişiselleştirmeye o kadar meraklıyız ki. Daha 300 sene öncesine kadar evrenin merkezini dünya zannediyorduk. Birtakım diferansiyel denklemlerin sonucu olup bitmektedir herşey. Onun dışında da "aman insan, yüce varlık, ahlak, insani değerler" falan da yoktur. Söylenecek çok şey var, ama zaten kimse okumuyor, okumayacak, o yüzden kesmekte fayda var.

Dipnot: Bu tartışmada, temel alınan referans; çıkar hesabının SADECE birey için yapıldığıdır. Toplumun iyiliğini gözetmek sözkonusu dahi değildir. Toplumun; ya da bir başkasının iyiliği bireylerin umurunda değildir (sonuçta kendisi için bir iyilik yoksa); ve bu "iyi"lik evrimsel avantaj anlamı taşır. Aynı yiyecek için bir aslanla rakipseniz, aslana dokunmamak iyidir; ama rakip bir çakal ise (ve rekabet edeceğini gösteriyor ise), çakalı öldürmek iyiliktir.

Dipnotun dipnotu: İnsanların, toplum iyiliğini paramparça etmek pahasına da olsa, kendi çıkarlarını gözettiği tartışmasız bir gerçektir. Gündüz Vassaf'ın yanılmıyorsam "Cehenneme Övgü" kitabında nefis anlattığı üzere; modern hayat dinamikleri tamamen bu olgu (kişisel çıkar) üzerine kuruludur. Bir stada girerken, öndekiler ezilecek dahi olsa, arkadakiler bir an önce girebilmek için azıcık azıcık iterler öndekileri. Otobüse bindiğinizde arkaya doğru ilerlemeyenlerden nefret ederken; arkada duran kişi iseniz, şöföre otobüse kimseyi almamasını bağırırsınız. Bir kızın birtakım porno görüntülerini izlerken, aynı kızın sizin eşiniz, çocuğunuz olması durumunda ne yapacağını düşünmezsiniz bile. Empati denen şey, ne yazıktır ki, pek de evrimsel avantaj sağlayan bir şey olmadığından gelişmemiştir büyük çoğunluğumuzda. Aslına bakılırsa, empati çoğu zaman evrimsel olarak zararlıdır bile.

Alıntı: http://www.sonsuz.us/?q=node/652